İstanbul, Türkiye'nin en büyük ve en kalabalık şehri olarak, hem tarihsel hem de kültürel zenginlikleri ile öne çıkarken, son zamanlarda kadına yönelik şiddet olaylarıyla da anılmaya başlandı. Son dönemde artan ayrımcılık ve şiddet olayları, toplumun huzurunu tehdit eden bir soruna dönüşmüş durumda. Kadına şiddet, sadece fiziksel bir şiddet değil; psikolojik, cinsel ve ekonomik zulüm de bu tanımın içerisinde yer alıyor. İstanbul gibi büyük bir şehirde, kadına şiddetin görünürlüğü ve bu konuda atılacak adımlar, herkesin sorumluluğudur.
Son yıllarda İstanbul'da kadına yönelik şiddet vakalarının artış gösterdiği istatistiklerde net bir şekilde görünmektedir. 2022'nin başından bu yana, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan kadına şiddet ihbarlarının sayısı %20 oranında artmıştır. Bu artışın arka planında birçok faktör bulunmaktadır. Ekonomik sıkıntılar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, geleneksel erkek egemen değerlerin hâkimiyeti ve ailenin içinde yaşanan baskılar, şiddetin artmasına neden olan başlıca sebepler arasında yer alıyor. Ayrıca, bireylerin toplumda cinsiyet rollerini sorgulama seviyesinin düşüklüğü, kadına yönelik şiddetin normalleşmesine zemin hazırlıyor. İstanbul'da yaşayan kadınlar, sokaklarda rahatça yürüyebilmek hakkına sahipken, maalesef birçok kadın bu haktan mahrum kalmaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek, sadece devletin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. İstanbul'un her köşesinde gerçekleştirilecek farkındalık kampanyaları ve eğitim programları, toplumdaki bilinçlenmeyi artıracak önemli adımlardan biri olacaktır. Bu tür kampanyalar aracılığıyla, bireylerin cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddetin kabul edilemezliği konularında bilinçlendirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim alanında yapılacak yenilikçi çalışmalar, gelecek kuşakların daha adil bir toplumda yetişmelerine yardımcı olabilir. Şiddet mağdurlarına yönelik destek hizmetleri ve kriz merkezleri, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde daha erişilebilir hale getirilmeli; ihtiyaç duyan her kadın bu hizmetlerden yararlanabilmelidir.
Özellikle, kadınların kendilerini güvende hissetmesini sağlamak adına güvenli alanların yaratılması, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla gerçekleşebilir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışarak, kadınların sokakta nasıl kendilerini daha güvende hissedebilecekleri konusunda projeler geliştirmeleri önemlidir. Ayrıca, erkeklerin de bu mücadelede etkin bir rol alması sağlanmalı; erkeklerle yapılacak eğitimler aracılığıyla, erkek egemen kültürün sorgulanması ve cinsiyet eşitliği konularında duyarlılığın artırılması gerektiği vurgulanmalıdır.
Kadına yönelik şiddet, sadece bir kadının sorunu değil; toplumun genel sağlığına zarar veren, herkesi ilgilendiren bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. İstanbul'da kadına şiddet olaylarının artışını durdurmak için acil önlemler alınmalı; bu konuda hem devlet politikaları hem de toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, herkesin kavraması gereken en önemli gerçek, bir kadının maruz kaldığı şiddet, tüm toplumu etkilemektedir. Gelecekte daha eşitlikçi ve adil bir dünya için, bu sorunların üzerine cesurca gidilmeli ve herkesin bu mücadelede üzerine düşeni yapması sağlanmalıdır.
İstanbul'daki kadınların sokaklarda kendilerini güvende hissetmesi için atılacak her adım, hem bir sorumluluk hem de insanlık adına bir gereklilik. Kadına yönelik şiddete dur demek, sadece bir slogan değil, hayatın her alanında gerçekleştirilmesi gereken bir harekettir. Bu sorun karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmakla eşdeğerdir. Tüm bireylerin, bu sıkıntılı duruma karşı duyarlı olması ve nesillerimizi daha sağlıklı bir geleceğe taşımak için el birliğiyle hareket etmesi gerekmektedir.