Günümüzde cinayet haberleri, tartışmalara neden olan bir çok sosyal, ekonomik ve psikolojik unsuru içeriyor. Son zamanlarda yaşanan bir olay, bu çerçevede dikkat çekici bir örnek oluşturdu. Adana'da meydana gelen bir cinayet vakası, sadece kurban ve fail ilişkisini değil, aynı zamanda toplumsal hassasiyetleri de sorgulamayı gerektiriyor. Olayda, bir kadın kocasını öldürdükten sonra, "Eşim hasta, hastaneye gitmesi gerekiyor" diyerek taksi çağırması, cinayet sonrası tepkileri daha da derinleştirdi. Bu olay, gündeme bomba gibi düşerken, hem adli hem de psikolojik boyutlarıyla ele alınmayı gerektiriyor.
Olay, 1 Ekim 2023 tarihinde Adana'nın Seyhan ilçesinde gerçekleşti. 35 yaşındaki Gülseren Y., evde kocası Murat Y. ile girdiği tartışmanın ardından, sinirle bıçak çekerek onu ağır yaraladı. Acil bir şekilde evden çıkan Gülseren Y., evin önünde taksi çağırarak "Kocam hasta, acil hastaneye gitmesi gerekiyor" ifadesini kullandı. Taksiye binen Gülseren Y., tam olarak ne olduğunu anlatmaktan kaçındı. Olay, taksi şoförünün paniğiyle polise haber vermesi üzerine açığa çıktı. Olay yerine intikal eden ekipler, Murat Y.'nin evdeki durumu ile ilgili bilgi aldıktan sonra Gülseren Y.'yi gözaltına aldı.
Polisin yaptığı araştırmalar sonucunda, yapılan ilk tespitlerde Murat Y.'nin hayati tehlikesinin bulunduğu ve derhal hastaneye kaldırılması gerektiği belirlendi. Ancak, olayın ardından Gülseren Y. ifadesinde, eşinin sürekli geçimsizlik ve psikolojik sorunlar yaşadığını savundu. Eşinin yaşadığı sağlık problemlerinin, yaşanan gerginliklerde önemli bir etken olduğunu dile getiren Gülseren, cinayeti bıçaklanma gibi sıradan bir anlık öfkeyle gerçekleştirdiğini belirtti.
Bu tür olaylar, sıklıkla cinayeti işleyenlerin psikolojik durumunu tartışma konusu yapıyor. Gülseren Y.'nin ifadeleri, toplumda "şiddet" ile ilgili önemli tartışmalara kapı araladı. Psikologlar, bu tür olayların altında yatan derin psikolojik sorunları araştırmak gerektiğine dikkat çekiyor. Eşler arasında yaşanan geçimsizlik, aşırı stres, mağduriyet ve yalnızlık duygusu gibi unsurlar, zamanla insanın psikolojik sağlığını tehdit edebiliyor. Bu bakımdan, böyle patlayıcı olayların önüne geçmek için aile içindeki iletişim sorunlarının çözülmesi öneriliyor.
Uzmanlar, Gülseren Y. gibi bireylerin çoğunlukla stres, yalnızlık ya da çaresizlik gibi duygularla başa çıkamadıklarını belirtiyor. "Aile içi iletişimin yokluğu, bireylerde birikmiş öfkeyi tetikler" diyen uzmanlar, bu tür şiddet eylemlerinin önlenebilmesi için bireylerin, kendi duygusal durumlarına karşı daha dikkatli ve duyarlı olmaları gerektiğinin altını çiziyor.
Özellikle, kadınların yaşadığı psikolojik ve sosyal zorluklara dikkat çekilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Kadın cinayetleri ve ailesel şiddet, yalnızca faili etkilemez; olayın tüm sosyal çevresinde derin yaralar açar. Olay, sadece cinayet kelimesinin kurbanı değil; aynı zamanda aile üyeleri, tanıdıklar ve toplumda karşı karşıya kalacakları psikolojik etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Gülseren Y., şu anda tutuklu bulunuyor ve soruşturmanın devam ettiği bildiriliyor. Adli süreçlerin ardından, sürecin nasıl bir sonuca varacağı merakla bekleniyor. Bu tür olayların, toplum içerisinde ihtiyaç duyulan empati ve anlayış aşılaması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Aile içindeki ayrıcalıkların ve iktidar ilişkilerinin insanlar üzerindeki etkisi, bu tür cinayetlere zemin hazırlıyor. Toplumda bu sorunlarla yüzleşmek, bireylerin yanı sıra aile yapısını da güçlendirecek bir adım olacaktır. Önemli olan, yaşanan acı olayların birer ders niteliği taşıdığının farkında olarak, bireysel ve toplumsal düzeyde önlemler almak olacaktır.